30 Mart 2013 Cumartesi

İKLİM VE ÇEVRE ADALETİ PANELİ YAPILDI

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Bursa İl Örgütü tarafından düzenlenen "İklim ve Çevre Adaleti" paneli 30 Mart 2013 tarihinde Ördekli Kültür Merkezinde yapıldı.
Panelde ilkonuşmayı Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü Sevil Turan yaptı ve partinin başlatmış olduğu 4A(4Adalet) kampanyasına ilişkin bilgi verdi. Toplumsal adaletin gerçekleşmesi için İktisadi Adalet, İklim ve Çevre Adaleti, Katılım Adaleti ve Tanınma Adaletine gerek odluğunu söyleyen Turan, bunları "Ekmek", "Su", "Söz" ve "Kimlik" ile sembolize ettiklerini belirtti. İklim ve Çevre Adaletinin giderek artan önemine de değinerek, küresel ısınmanın yarattığı iklim değişikliğinin geleceğimizi tehlikeye attığını ve buna karşı mücadelenin öneminden söz etti.
Panelde ikinci konuşmacı "Küresel Eksen Değişimi Koordinatörü" Mahir Ilgaz da iklim değişikiğinin yarattığı tehlikelere dikkat çekerek, 29 Haziran 2013 tarihinde İstanbulda gerçekleştirilecek uluslararası eylem için destek istedi.
Ekoder başkanı Arca Atay da çevre kirliliği ve ekoloji mücadelesinin öneminden söz etti, özellikle Gemlik körfezindeki kirlilik ve Nilüfer Çayının kirlilğine karşı gerçekleştirilen eylemlerini anlattı.
HDK Çevre Komisyonu adına konuşan Ayhan Kazancı, HDK'nın çevre mücadelesine verdiği önemi dile getirdi, HDK ve Doğader adına Bursa'nın çevre sorunları konusunda yapılan çalışmalardan sözetti.
Nilüfer Kent Konseyi Uludağ Çalışma Grubu adına söz alan Fahir Denizman da NKK olarak yaptıkları çalışmaları anlattı, çevre ve iklim mücadelesinin önemine değindi.
Toplantı Başköy, Kozağacı, Nilüfer Çayı, İnegazi, Uludağ gibi Bursa'nın önemli çevre sorunlarının takipçisi olunduğu, haka, çevreye ve iklime zarar veren her girişimin karşısında olunacağı açıklamasıyla sona erdi

29 Mart 2013 Cuma

BASIN AÇIKLAMASI

BASIN AÇIKLAMASI

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin 16 Mart 2013 tarihinde başlatmış olduğu 4A (4 Adalet) kampanyasının Bursa’daki ilk etkinliği 30 Mart 2013 tarihinde saat 17.00 de Ördekli Kültür Merkezinde gerçekleştirilecektir. “İklim ve Çevre Adaleti” konulu panelde Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü Sevil Turan’da konuşmacı olarak yer alacaktır.
4 Adalet kampanyasını tanıtmak ve 30 Mart tarihli panelimize çağrı yapmak amacıyla 29 Mart Cuma günü saat 14.00’te Osmangazi Metro İstasyonu çıkışında bir basın açıklaması yapacağız. Katılımınızı bekliyoruz.

Basın açıklaması özeti aşağıdadır;
YAŞAM İÇİN 4 ADALET
Su, ekmek, kimlik ve söz…
Her gün bunlar için mücadele ediyoruz.
İnsanca yaşayabilmek, dik durabilmek; en basit ve en sıradan ihtiyaçlarımıza erişebilmek için çabalıyoruz.
İşsizliğin, geçim sıkıntısının, ayrımcılığın, eş ve aile baskısının, gündelik şiddetin hayatımızı zehir etmemesi için didiniyoruz.
Etnik kökenimizi, dini inancımızı ya da inançsızlığımızı, cinsel yönelimimizi saklamamak için;
İçtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin, soluduğumuz havanın sağlığımıza zarar vermemesi için her gün zorluklarla boğuşuyoruz. Bu adaletsizlik değil mi? Evet.
Peki değişmesi mümkün mü? Evet.
İnsanca ve adil bir yaşam 4A ile, yani 4 Adalet ile mümkün..
İktisadi adalet, tanınma adaleti, çevre ve iklim adaleti, katılım adaleti sağlanırsa, toplumsal adalet de gerçekleşir, adil bir yaşam da.
Türkiye’de adalet en çok konuşulan, ama eksikliği en çok hissedilen bir söz.

Yaşam için 4 Adalet
4 Adalet için YEŞİLLER VE SOL GELECEK

22 Mart 2013 Cuma

BASIN AÇIKLAMASI

SU YAŞAMDIR, YAŞAMA SAHİP ÇIKIYORUZ
1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etti. Dünya Su Günü, artan su krizini, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden bir olgu olduğunu vurgulamaktadır. Su, bütün yaşamsal alanları birbirine bağlamaktadır. Su, sadece insanlar için değil, her canlı için vazgeçilmez bir haktır. Ancak son yıllarda su, şirketlere verilerek meta haline getirilmiştir. Suyun şirketlere verilmesi, yaşamsal alanları birbirine bağlayan ağı bozmaktadır. Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Bursa’da durum ne yazık ki iç açıcı değildir. Nilüfer çayı kirlenirken, diğer yandan Uludağ Milli Parkı koruma alanının içindeki dereleri besleyen su kaynakları su firmaları tarafından satın alınarak kilometrelerce uzunluğundaki borularla Uludağ’ın kuzeyinde yer alan şişeleme tesislerine taşınmaktadır. Orhaneli ilçesine bağlı Başköy'de faaliyet gösteren taş ocaklarının su kaynaklarını kirletmesine karşı köylülerin mücadelesi, şimdilik ocaklardan birini kapatırken diğer bir firmaya ait ocak hakkında da yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. M.Kemalpaşa Suuçtu Şelalesi bölgesinde kurulmak istenen Su şişeleme tesisine karşı mücadele eden köylüler yürütmeyi durdurdular, ancak şirketlerin kar hırsı dur durak bilmiyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde neler olacağını konusunda belirsizlik sürüyor. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olarak suyun ticarileşmesine ve kirletilmesine karşıyız. Su halkındır, satılamaz diyoruz ve gerek Bursa’da gerekse de diğer yerlerde suyuna sahip çıkan vatandaşların yanında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Su yaşamdır, yaşama sahip çıkıyoruz.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Bursa İl Örgütü

13 Mart 2013 Çarşamba

DARBELERLE YÜZLEŞME PANELİ YAPILDI

''12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, Tanıklar Darbelerle Yüzleşiyor'' paneli Bursa Ördekli Kültür Merkezi'nde kalabalık bir katılımla gerçekleşitirildi. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi tarafından düzenlenen panelde 12 Mart'ı Hacı Tonak, 12 Eylül'ü Naci Sönmez ve 28 Şubat'ı Mazlum Der Bursa Şb Bşk Şakit Çalışkan anlattılar. 12 Mart'ta yargılanan dönemin tanıklarından Hacı Tonak 12 Mart darbesinin 42. yıl dönümü olduğunu anımsatarak, ''Türkiye, askeri darbeleri tarihe gömecek adımları atmakta çok gecikti. Bu, çeşitli hukuk ve demokrasi sorunları ile siyasal ve kuşkusuz toplumsal sorunlara neden olmakta" dedi. "12 Mart, emperyalizmin istediği Türkiye'nin kurulmasıydı" diyen Tonak şunları söyledi: "O Türkiye kuruldu, en azından kurulmak istendi. Eksiklerini 12 Eylül tamamladı. Ondan sonraki süreç de günümüze kadar geldi. Nereye kadar gidecek bilmiyorum ama 42 yıl sonra geriye dönüp baktığımda, tüm askeri darbeler karşısında olmak gerektiğinden hiç şüphe duymuyorum.'' Tonak, 12 Mart'ı da 12 Eylül'ü de yaşamış olmaktan pişmanlık duymadığını vurgulayarak, ''Ben bunları yaşamak zorundaydım ve bir siyasal varlık, düşünen bir insan olarak onlara karşı tutum almamam düşünülemezdi. Bunun da bir sonucunun olacağını bekliyordum ama bu elbette askeri darbeleri affetmek anlamına hiçbir zaman gelmiyor'' ifadelerini kullandı. NACİ SÖNMEZ: ASKERİ VESAYET MAHKUM EDİLMELİ 1980 döneminin Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in oğlu Naci Sönmez, "Sorun, birkaç yaşlı paşanın yargılanıp mahkum edilmesi değildir. Sorun, toplumun vicdanında darbelerin, askeri vesayetin mahkum edilmesidir" dedi. Türkiye'de son yıllarda tarihle yüzleşildiğini, bu yüzleşmenin toplumsal hafıza açısından çok önemli olduğunu belirten Sönmez, darbelerin Türkiye ve demokrasiye indirilmiş önemli yumruklardan birer parça olduğunu ifade etti. Sönmez, ''Genç kuşakların daha umutlu bir gelecekte, daha güzel geleceklerde yaşayabilmesi için biz o dönemi yaşamış, darbeleri yaşamış, bizzat onun zulmünü, işkencelerini, ezasını, cefasını çekmiş insanlar sağken, bu yüzleşmenin gerçekleşmesi gelecek açısından, yeni genç jenerasyon açısından önemli'' diye konuştu. 12 Eylül döneminde Ordu'nun Fatsa ilçesinde yaşadığını anlatan Sönmez, şöyle devam etti: ''Lise öğrencisiydim ama babam Türkiye'de kamuoyunun da yakından tanıdığı biridir. Eski Fatsa Belediye Başkanı 'Terzi Fikri' diye bilinir. Tabi onun oğlu olmak başlı başına devletin düşman ilan etmesine yeter bir durumdu. Ben 17 yaşında tutuklandım, 20 yaşında çıktım. Hayatımın en güzel yıllarını işkence altında ve 12 Eylül zindanlarında geçirdim. O dönemin çoluk çocuk demeden hedef aldığı kitleler vardı. Biz onlardan biriydik.'' Toplumsal muhalefetin, o dönemin mağdurlarının, yaşamışların, muhatap olmuşların siyaseten bu hesaplaşma sürecinin içerisinde temkinli olmalarının, olumsuzluğa neden olduğunu vurgulayan Sönmez, ''Sonuçta bu hesaplaşma, bir iktidar partisine bırakılmayacak düzeyde toplumsal destek isteyen bir şeydir'' ifadelerini kullandı. Sönmez, sorunun ''rövanş alma'' olmadığını vurgulayarak, ''Sorun, birkaç yaşlı paşanın yargılanıp mahkum edilmesi değildir. Sorun, toplumun vicdanında darbelerin, askeri vesayetin mahkum edilmesidir. Esas olan odur'' dedi.

SAİT ÖZDEMİR'in DURUŞMASI YAPILDI.

12 Eylül darbesinin ardından tutuklanan Sait Özdemir’e, 1988'de Bursa Özel Tip Cezaevi'nde iken 'işkence' yaptıkları iddiasıyla haklarında dava açılan sanıkların yargılanmasına devam edildi. 2 tanığı dinleyen mahkeme 3 tanığın daha dinlenmesine karar verdi. Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasında, ''işkence'' suçundan 12 yıla kadar hapsi istenen 5 sanıktan, gardiyanlar Ş.Ü. (55), N.B. (54) ile müşteki Sait Özdemir (63) ve tarafların avukatları katıldı. Geçen duruşmaya katılmayan tutuksuz sanık N.B., o dönemde Bursa Özel Tip Cezaevi'nde ikinci müdür olarak görev yaptığını belirtti. Görev yaptığı sırada sağ ve sol görüşe sahip 350 mahkum bulunduğunu belirten sanık, şunları kaydetti: ''Genel arama esnasında sol grupların koğuşunda tünel bulundu ve yapanlar 15 gün hücre hapsine çarptırıldı. İkinci tünel olduğu ihbarı üzerine jandarma kuvvetleri ile operasyon düzenlendi ve mahkumlar koğuşlarından çıkartıldı. Operasyon sonucunda ikinci tünel bulundu ve 105 kişi hakkında disiplin cezası verildi. Bu kişilerin arasında müşteki de vardı. Operasyon kararları üstlerimiz tarafından alınmıştır. Ben kimseye işkence etmedim. Sadece görevimi yaptım. Hakkımda soruşturma dahi açılmamıştır. Beraatıma karar verilmesini ve duruşmalardan vareste tutulmayı talep ediyorum.'' 'Ben onu, o da beni iyi tanır' Sanık N.B. müştekiyi tanımadığını söylerken, mahkeme heyeti, müşteki Sait Özdemir ile o dönemde cezaevinde kalan Sabri Çamur'u da tanık olarak dinledi. Çamur, sanık gardiyanı tanıdığını söyleyerek, "O da beni iy tanır" dedi. Çamur, o dönemde koğuşlarda arama yapacakları zaman mahkumları havalandırmaya çıkarttıklarını ifade ederek, ''Havalandırmada, yaz sıcağında akşama kadar bekletirlerdi. İlk tüneli kazan 11 kişiden birisiyim. O dönemde suçumu itiraf ettim. Bu yüzden 15 gün hücre hapsine çarptırıldım. Ayrıca bu yüzden yargılanıp, ceza da aldım. Biz hücre cezasını çekerken, ikinci bir tünel ihbarı üzerine koğuşlarda arama yapıldı. Bu sırada mahkumları döve döve dışarı çıkardılar. Ağır yaralıları da revire götürdüler. Ben Sait Özdemir'i revirde yaralı vaziyette gördüm. Eli kesilmiş, ayağı sarılı ve yüzü ise morarmıştı. Mahkumlardan bir kısmını hastaneye sevk ettiler. Sait Özdemir gitti mi bilmiyorum'' diye konuştu. Müşteki Özdemir ise kendisine işkence yapanlardan ve duruşmadaki sanıklardan şikayetçi olduğunu tekrarlayarak, sanıkların cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti eksikliklerin giderilmesi ve 3 tanığın daha dinlenilmesi için duruşmayı 24 Mayıs'a erteledi. '12 Eylül karanlığına bir kibrit yakmaktan ibarettir' Bursa Adalet Sarayı önünde, duruşma öncesi basın açıklaması yapan Sait Özdemir, duruşma gününün 12 Mart'a rastlamasını 'tarihin bir cilvesi' olarak yorumladı. Özdemir, 12 Eylül 1980'de Türkiye'nin üzerine zifiri bir karanlığın oturduğunu belirterek, Aybastı ilçesi Sarıyer İlkokulu'nda öğretmen iken tutuklandığını ve çeşitli cezaevlerine sevk edildiğini, en son Bursa'daki cezaevinde kaldığını anlattı. Cezaevlerine sevk edilirken işkencelere, açlık grevlerine, ölüm oruçlarına ve çığlıklara şahit olduğunu dile getiren Özdemir, ''Çığlıklar gök kubbemizde hala titreşim halindedir. Bu çığlıkların bir tanesi Bursa'da yere indi. Şimdi sıra diğer çığlıkları yere indirmektedir. Bu dava, 12 Eylül karanlığına bir kibrit yakmaktan ibarettir. Şimdi bu umutları çoğaltma zamanıdır. Umutluyum. O pırıltıyı görüyorum ama bu topyekun ayağa kalkmakla olacaktır. Yıllarca acının ve zulmün en canlı tanığı oldum'' dedi Sait Özdemir'in davasına destek verdiğini ve 12 Eylül döneminde avukat olduğunu belirten Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, o dönemde haksızlığa ve işkenceye uğrayan insanların peşinde olduklarını dile getirdi. Demiröz, o zamanlarda 'Bir gün, yaşanan hukuksuzlukların ve acıların hesabı sorulacak mı' diye düşündüğünü aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu insanlık suçunu iddianameye dönüştüren ve bu iddianameyi kabul ederek davaya dönüştüren savcı ve hakimleri kutluyorum. Sadece işkence yapanlar değil yaptıranlar da keşke bu davada olabilseydi. 12 Eylül, ne o apoletleri düşmüş iki ihtiyardan ne de Sait arkadaşımıza işkence yapmış iki gardiyandan ibarettir. Ama çok özel bir değeri var bu davanın. Bu dava zannediyorum ki Türkiye'de ilk. Yıllar önce yaşanmış acıların hesabının sorulabileceği ihtimali bile bende buruk bir heyecan yaşatıyor. Umarım ülkemiz bir daha darbeler, işkenceler, acılar görmez.'' Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü ve müdahil avukatlardan Ali Arif Cangı da 12 Eylül’ün döneminin suç olduğunun ortaya çıkması için bu davanın da büyük önem taşıdığını kaydetti. Cangı, “Eşit ve demokratik bir ülke için çocuklarımıza sorumluluğumuz var. 12 Eylül ile yüzleşmek için sadece iki generalin yargılanmasının yeterli değildir” dedi. Basın açıklamasına katılanlar, ellerinde ''Sıra sizde..! Netekim'', ''Takipteyiz Netekim'' yazılı dövizlerle Özdemir'e destek verdi. Basın açıklamasına katılanlar arasında DİSK Bölge temsilcisi, KESK temsilcisi, Bursa Barosu Bşk, Bursa Tabib Odası bşk, Bursa Makine Müh. Odası şk, Emekli sen şb bşk yer alıyordu.

11 Mart 2013 Pazartesi

12 MART'TA 12 EYLÜL DAVASI

Yarın günlerden 12 Mart 2013, 12 Mart darbesinin 42. yılı. Unutmak istediğimiz günlerden biri. Ancak bu yıl 12 Mart tarihi bazılarına heyecan ve umut veriyor. Kimlere mi? Sait Özdemir ve arkadaşlarına... Sait Özdemir 12 Eylül darbesi öncesi Ordu'nun Aybastı ilçesinde öğretmenlik yapıyordu. Darbe ardından gözaltına alındı, tam onbir cezaevi dolaştı, işkenceler gördü. 1991 yılında serbest kaldı ancak vücudunda ve ruhunda işkecelerin izleri hala yaşıyor. Sait Hoca referandum sonrası işkenceciler hakkında dava açtı, davalardan biri kabul edildi ve Kasım 2012 de ilk duruşma yapıldı. 12 Mart 2013 tarihinde işkence davasının 2. duruşması var. Sait Hoca darbecilerle ve işkencecilerle hesaplaşmakta kararlı. O, geçmişi ile yüzleşemeyen bir ülkenin, özgür ve demokratik bir gelecek kuramayacağını biliyor. Sait Hoca, darbelerle ve işkencecilerle yüzleşmek isteyen herkesi 12 Mart Salı günü saat 9.30 da Bursa Adliyesi önüne bekliyor. Program: 12 Mart 2013 saat 9.30- Bursa Adliyesi önü, basın açıklaması (Sait Özdemir, Ekrem Demiröz-Bursa Baro Başkanı) 12 mart 2013 saat 19.30- Ördekli Kültür Merkezi- Panel-Forum:12 Mart-12 Eylül-28 Şubat (Hacı Tonak, Naci Sönmez, Şakir Çalışkan) Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Bursa İl Yönetimi

7 Mart 2013 Perşembe

BASIN TOPLANTISINDAN

http://www.bursaport.com/haber/politika/herkes-icin-adalet-ve-yasanabilir-bir-cevre-istiyoruz-34362.html